Trompet Aylık Kültür Sanat Bülteni

Trompet Aylık Kültür Sanat Bülteni

3 Haziran 2011 Cuma

Uygarlığın Gelişimi ve Ekoloji


İnsan uygarlığının son iki yüzyılda bilimsel olarak kaydettiği tüm gelişmelerin her geçen gün artan kaygı verici sonuçlarını takip ediyoruz. 2000’li yılların başında, özellikle 1980’li yıllardan bu yana yükselen bir dalga halinde hissettiğimiz iklim değişiklikleriyle ilgili olarak bilim adamlarının önümüzdeki on yıllara ilişkin tahminleri kaygı verici olduğu kadar kötümser de bulunmuştu. Oysa son üç yılda kutup bölgesindeki buzulların erimesi, bilim çevrelerinin tahminlerinin de üzerine çıkmış durumda. Bu kaygı verici gelişmeler, özellikle ABD, Rusya, Danimarka gibi bölge ülkelerini telaşlandırdı fakat düşündüğümüzden çok farklı bir sebeple… Kutup bölgesinde eriyen buzulların varolduğu bölgedeki bakir yeraltı madenlerine sahip olmak için gizli bir savaşın içine çoktan girmiş durumdalar.
Bu gelişme, kutupların hızla eriyor olmasından çok daha büyük bir kaygıya neden olacak, tüyler ürpertici bir gelişme kuşkusuz; bu olağanüstü halde dahi umutlu olmamıza izin vermeyen bir durum…
2048 yılına dek, aynı hızla büyümeye, üretmeye, tüketmeye ve çoğalmaya devam edersek 3 dünyaya ihtiyacımız olduğu gerçeğini düşünürsek, derin ve tutarlı bir ilerleme fikri üzerinde durmak için ne kadar az zamanımız kaldığını fark edeceğiz. Elbette hiçbirşey için geç kalınmış değil. Filozof Jorge Angel Livraga’nın ifade ettiği gibi sağlıklı bir ilerleme fikrinin insani olabilmesi için aynı zamanda ekolojik de olması gerekiyor. Ekolojik dengenin dikkate alınmadığı bir ilerleme fikri, insan doğasını da dikkate almıyordur. İnsanın kendisine ve doğaya yabancılaşması sonuçlarını üretecek olan bu döngü elbette insanlık tarihinin övünç duyulacak dönemlerini yaratmayacak. Gerçek bir ilerlemenin öncelikle insan varlığının potansiyellerinin, ödev anlayışının ve kolektivizmin anlaşılmasıyla mümkün olabileceği fikriyle tekrarlayabiliriz: Gerçek ekoloji, gerçek hanımefendi ve beyefendiler olmaktır. Gerçek Ekoloji Çevreden Değil, İnsandan Başlar.  
  Kemal Karadayı

Hiç yorum yok: